Deniz kestanesi, ilginç görünümlü bir omurgasızdır. Yumuşak bedenini düşmanlarından koruyacak bir kabuğu bulunmaz, ama caydırıcı bir silahı vardır: dikenler… Deniz kestanesinin dikenleri hareketli, hatta bazı türlerde zehirlidir ve 30 cm uzunlukta olabilmektedirler.
Bedeninden uzayan bu tüp ayaklar, deniz kestanesinin vazgeçilmez uzuvlarıdır. Esnek ve aynı zamanda emici özellikteki bu ayakları kullanarak kayalara rahatlıkla tutunur ve deniz tabanında dolaşabilir. Tüpler, kestanenin gözleri gibidirler. Işık, ısı ve sudaki titreşimleri hassas bir şekilde algılarlar. Akıntıyla sürüklenmekte olan planktonları, deniz kestanesi bu emici tüplerle yakalar. Bu tüpler aynı zamanda solungaç görevi görürler. Oksijen ve karbondioksit alışverişi burada gerçekleşir, atık maddeler de yine tüplerden atılır. Kestanenin ağzı, vücudun hemen altındadır. Algleri üzerinde dolaştığı kayaların üzerinden dişleriyle kazıyarak yer.
ÜREME
Deniz kestanelerinin üremeleri çok ilginç bir andır. Yanyana geldiklerinde dişi, yumurtalarını akıntıya bırakırken aynı anda erkek de spermlerini bırakır. Bu hücrelerin sayısı milyonlarcadır. Yumurta bulutları sperm bulutlarıyla karışır. Karşılaşacakları zorluklar ve tehlikeler düşünüldüğünde, bu kadar çok sayıda hücrenin bırakılmasının amacı da ortaya çıkar.
Dişiden gelen genler erkekten gelen genlerle birleşir. Bu hücrelerdeki genlerin sayısı özellikle yarıya indirilmiştir. Böylece erkek ve dişiden gelen genler bir araya geldiğinde sağlıklı bir kestane hücresi oluşturulur. Dişi ve erkek hücreler birleştiğinde, hücreler hemen bölünerek çoğalmaya ve özelleşmeye başlarlar. Bölünen ve özelleşen hücreler bir süre sonra larva haline gelir. Deniz kestanesinin dikensi uzantıları, tüp ayakları, sindirim sistemi ve birbirinden farklı dokuları, larva safhasında gelişmeye devam eder.