Kalp Hızı Değişkenliği Nedir
Sinus hızındaki siklik değişiklikler olarak tanımlanan kalp hızı değişkenliği (KHD), sempatik-parasempempatik denge hakkında bilgi verdiğinden, kardiyak otonom tonusun bir ölçüsü ve kardiyorespiratuar sistemin girişimsel olmayan bir göstergesidir. Fizyolojik olarak kalp atımları arasındaki değişkenliğin artmış olması istenen durumdur.
Kalp hızındaki değişiklikler birçok yöntemle ölçülebilmektedir. Zaman temelli yöntemler en basit olanlarıdır. Bu yöntemle herhangi bir zamanda bir elektrokardiyografi (EKG) kaydında kalp hızı veya birbirini izleyen normal QRS kompleksleri arasındaki mesafe belirlenebilir. Frekans bazlı yöntemler ise kısa süreli (2-5 dakika arasında değişen) ya da uzun süreli (24 saatlik) kayıtların spektral yöntemlerle incelenmesi ve sonrasında üç ana spektral bileşenin hesaplanması esasına dayanır. Bu analiz ile sinüs nodu üzerindeki nöral mekanizmaların etkilerini anlama imkânı olmuştur. Süreklilik gösteren bir EKG kaydında her bir QRS kompleksi arası mesafe yani normal-normal aralıkları (NN) hesaplanır. NN’in standart deviasyonu (SDNN) otonomik fonksiyonun parasempatik bileşenini yansıtmaktadır. SDNN’deki azalmanın, sinüs nodunun azalmış vagal aktivitesini ve artmış sempatik aktivitesini yansıttığı düşünülmektedir. RMSSD peşi sıra gelen sinus iletimli N-N aralıkları farklılıklarının kareleri toplamının karekökü değeridir (root mean square of successive differences). Parasempatik etkinliğin önemli göstergesi olarak kabul edilmektedir. QRS komplekslerinde R dalgaları arası mesafe hesaplanır. Ortalama RR mesafesi, ortalama kalp hızını ters orantılı olarak yansıtmaktadır. İki kayıt kıyaslandığında ortalama RR mesafesinin artışı kalp hızında düşüşü göstermektedir. Spektral analiz bileşenleri; çok düşük frekans (VLF), düşük frekans (LF), ve yüksek frekans (HF) olarak tanımlanır ve kalbin otonomik kontrolü sırasında değişim gösterirler. LF (0.04-0.15Hz) kardiyak otonomik fonksiyonlar üzerinde sempatik ve parasempatik etkilerin bileşimini yansıtmaktadır. HF (0.16-0.40 Hz.) bandının ise solunum frekansı ve solunumla bağlantılı kalp hızı değişimi (solunumsal sinus aritmisi) ile yakından ilgili olduğu ve kardiyak vagal kontrolü yansıttığı düşünülmektedir. Bu ana bileşenler dışında ele alınması gereken bir başka parametre LF ve HF arasındaki etkileşimi gösteren LF/HF’dir. Bu oran sempatovagal dengeyi yansıtmaktadır.
İlk defa 1965 yılında Hon ve Lee tarafından fetal distress değerlendirilmesi amacıyla kalp hızı değişmeksizin atımlar arası mesafedeki değişimlerin izlenmesi kavramı ortaya konulmuştur. Diyabetik hastalarda otonomik nöropatinin tespitinde erken bulgu olarak kullanılmıştır. 1980’lerde özellikle akut miyokard infarktüsü sonrası KHD’deki azalmanın, mortalitenin güçlü bir göstergesi olduğunun tespitinden itibaren bu konudaki çalışma sayısında ciddi bir artış gözlenmiştir. Günümüzde bozulmuş otonomik sinir sistemi aktivitesinin göstergesi olarak KHD analizi, kardiyak disfonksiyonun önemli bir bulgusu ve mortalitenin önemli bir belirteci olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca böbrek yetersizliği, uyku bozuklukları, ağır KOAH, atopik dermatit gibi çok çeşitli alanlarda çalışmalar her geçen gün bildirilmeye devam etmektedir.