Koroner Akım Ölçümü Nedir
Sağlıklı koroner arterler, miyokardın oksijen talebine göre koroner kan akımını dört-altı kata kadar arttırabilme özelliğine sahiptirler. Bu durum diyastol sırasında kanlanan koroner arterlerin vazodilatasyon ile vasküler direnci azaltabilme kapasitesi sayesinde gerçekleşir. Koroner akım hızı değişiklikleri, yüksek talebin olduğu akım hızı ile istirahat akım hızı farkı ile değerlendirilen parametrelerdir.
Koroner akım rezervi (KAR) epikardiyal koroner arter hastalığında olduğu gibi diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, kardiyomiyopati ve sendrom X’de görülen ve epikardiyal damarların anjiografik olarak normal olduğu halde koroner mikrosirkülasyonun etkilendiği durumlarda da bozulmaktadır.
Koroner Akım Ölçümü ve Kinik Kullanımı
Koroner akım rezervi (KAR), altın standart olarak, koroner arter kateterizasyonu sırasında koroner akım hızının, Doppler akım teli kullanılarak, istirahatte ölçülen değeri ile dipridamol, dobutamin veya adenozin gibi farmakolojik stres ajanlarının infüzyonu sonrası ölçülen değerinin kıyaslanması yoluyla elde edilir. Girişimsel olan bu değerlendirmede, koroner darlığın distalinde, indüklenmiş hiperemi sonrası ortalama akım hızının, istirahat ortalama akım hızına oranı hesaplanmaktadır.
Fakat kateterizasyonun girişimsel bir metod olması ve potansiyel komplikasyonları nedeniyle rutin klinik kullanımı kısıtlıdır. Bunun yanında KAR ölçümü için; miyokard perfüzyon sintigrafisi, magnetik rezonans görüntüleme, pozitron emisyon tomografisi ve transözofajiyal ekokardiyografi gibi daha az girişimsel yöntemler de mevcuttur. Ancak bu yöntemlerin de maliyet, radyasyon maruziyeti, ulaşılabilirlik gibi sorunları mevcuttur. Günümüzde, transtorasik Doppler ekokardiyografi (TTDE), KAR ölçümünde, günden güne artan bir klinik öneme sahip olmaya başlamıştır. Distal sol ön inen koroner arterin göğüs duvarına olan yakınlığı bu segment için transtorasik yaklaşım ile KAR değerlendirmesini mümkün kılmaktadır. Ancak değerlendirmeyi etkileyebilecek daha distal darlıklar ve görüntüleme artefaktları bu yöntemin kullanılabilirliğini kısıtlayabilir. Taşikardi, kan basıncı yüksekliği, önyük artışı gibi durumlar koroner akım hızı ölçüm duyarlılığını azaltabilir. Altın standart olarak kabul edilen girişimsel intrakoroner yöntemle elde edilen ölçümler transtorasik Doppler ekokardiyografi sonuçları ile korelasyon göstermektedir. Bu yöntem sol ön inen koroner arter darlığını %87-92 duyarlılık ve 74%-90 özgüllükle saptamaya olanak tanımıştır.
Çalışmalar, sınırda anjiyografik koroner darlığı olan hastalarda revaskülarizasyon ihtiyacının belirlenmesinde, gelecek kardiyovasküler olayların öngörülmesinde ve tekrar hedef damar revaskülarizasyon ihtiyacının saptanmasında bu yöntemin kullanılabileceğini göstermektedir. Koroner stent uygulanan hastalarda, girişim sonrası altı ay takipte olumsuz klinik olayları öngörmede en güçlü belirteç olarak kabul edilmektedir.